13 Nisan 2008 Pazar

fuzuli bilgilerin sevmekle iliskisi

azalarak sevmek..
basta elinde bir sevgi vardir
("ya da bu sevgi zmnla olusmustur" da kubul edilebilir)
capacitor gibi yani
devreden guc kaynagini cikarirsak(ki bu guc kaynagi körlük olabilir) capacitor akim vermeye baslar devreye
yani sevgi tukenir zmnla
[elektrik dersinde aklima gelenler]

artarak sevmek..
bunu da force-shear iliskisiyle aciklayabilirim sanirim.. soyle ki:
duvara gomulu bir cubuga kuvvet uyguladigimizi varsayalim
bu kuvvet, sevgi/ask herneyse ondan iste. eger zmnla kuvveti arttirirsak cubugun gerilimi de artacaktir..[newton'un 3. yasasi etki tepki) bir yerden sonra catlar efenm bu cubuk catlar bi yerden..(bkz. crack) force devam ederse kirilir cubuk, cubuk degildir artik.. kuvvet de kuvvet degildir cubuga uygulanmiyorsa..
[mete den statik e giderken]

ayni siddette sevmek..
sistem dengededir ancak disardan en ufak bir mudahale bu denge halini bozabilir.. ki bu denge oyle kosullar gerektirmektedir ki..
oyle oda sicakligi atmosfer basinci dinlemez..
pratikte pek mumkun oldugunu dusunmuyorum. o optimum kosullar saglanbilirse bir ihtimal vardir belki..
[thermo odevi yaparken quasi equilibrium un hatirlattiklari)

bir de ya hep ya hic yasasi var
ya seversin deli dolu hic bos kalmaz kalbin birinin actigi yara daha kabuk tutmadan digerinden yara almaya kosarak gidersin..
ya da hic sevmezsin vazgecersin kusersin kaderine..
[kimya]

fatigue kavramina da deginmek istiyorum material dersine olan saygimdan.. kumasiniz ne olursa olsun birini sevmek yorar insani efenim. bir gun hayattan koptugunuzu farkedebilirsiniz. birden olmaz, bu bir surec. cok sevmek ruhu ikiye bolebilir..

1 yorum:

something dedi ki...

derslerle içdünya arasında ben de sıkça bağ kurardım.
analiz dersinde (matematik bölümü)
"gözpınarının altındaki/
yağmurumsu bir yarayım ben/
sen ağladıkça/
sana istemeden acı veren"
diye bişey karalamıştım.
***
her veri-işlem dersinde serilerin sonsuza kadar gitmesi beni korkutmuştu.ürkünç bir karadeliği anımsatırdı bana.
***
elipsin analitik çözümü bir ressamın fırçasıyla tuvale darbeler vurmasından farksız değildir aslında.biri zihninde hesaplanmıştır her şeyi,bizse o kadar zeki olmadığımızdan rakamları kağıda dökerdik ya da o kadar kendimize güvensizdik ki ispat kaygısı güderdik.
***
integraller,kağıtta uzayıp giden yılanlar gibi kıvranıp dururdu.sırf onları denetim altına almak için yanlarına,üstlerine-altlarına rakamlar tutturuyormuşuz gibi gelirdi.
***
bir de çok eskilerden...
kimya öğretmeninin durumu ironik gelirdi bana.bilmem kaç mol şu atom,bilmem kaç mol bu atom karışır bu bileşik oluşur diye anlatırdı...birçok malzemenin yapısını iyi bilirdi ama sıradan bir pilav yapamazdı.